23 Şubat 2012 Perşembe

Kimchi/Gimchi (김치) ve Kaktugi Denemesi

Bloğumda ilk kez bir yemek tarifi vereceğim (aslında yemekte sayılmaz, bizdeki turşu gibi bir şey). O da Kore mutfağından olacak. Daha önce Kimbap denemiştim ama damak tadıma pek uymadığını söyleyebilirim. Çünkü yosun aşina olduğumuz bir lezzet değil. Ağzıma ilk attığımda o kadar da kötü değilmiş yahu demiştim ancak, yosunun tadını (ki tadı çiğ balık derisi gibi geldi bana) damağımda iyiden iyiye hissetmeye başlayınca yutmak için yardımıma bir bardak su yetişmişti. Neyse efendim. Bizim konumuz Kimchi. Sevgili KoreliLale'nin bloğundan ve Making Kimchi youtube linkinden yararlandığımı en başta belirteyim. Malzemelerin çoğu opsiyonel. Çünkü Kore marulunu Türkiye'de bulamıyorsunuz (bulduğunuzu zannediyorsunuz ama videodaki marulu görünce bulamadığınızı daha iyi anlıyorsunuz) Kore marulu ya da bizde bilinen adı ile Çin marulu; lahana ve marul arası bir şeymiş. İlk denemem olduğu için ölçüleri farklı kullandım. Lale Hanım'ın ve Maangchi'nin tariflerindeki ölçülerin dörtte biri şeklinde hemen hemen.

Malzemeler: 
Bir adet beçu (Kore marulu) - uzun marul
4-5 tane taze soğan
Küçük bir kuru soğan
3 tane japon turbu ( videodaki bayan kore turbu diyor)
Pırasa ( videoada leeks, asian chieves diye zikredilliyor) - sizin tercihinize kalmış
6-7 diş sarımsak
Yarım fincan pirinç unu
3 bardak su
Çeyrek fincan toz şeker
Tuz
Yarım su bardağı pul biber
Zencefil
Balık suyu -opsiyonel
İstiridye mantarı - opsiyonel

Yapılışı:
Tadının nasıl olacağından emin olamadığım için ilk denememi bir tane marul kullanarak yaptım. İyice yıkanan marulu boyuna ortadan ikiye böldüm. Her bir parçanın başına da tuz iyi nüfuz etsin diye bir çentik attım. Bir kabın içinde bu iki parçanın her  yaprağının arasını iyice tuzladım. Bununla birlikte kaktugi (turp kimchisi) için kullanacağım uzun beyaz turbumu da videodaki gibi dilimledim. Yaklaşık 10-12 mm dilimler kesip bunları küp küp doğrayıp tuzladım. 2 saat boyunca beklettim. Arada kontrol edip bir kere ters düz ettim. Marullar ve turplar bu sürede yumuşadılar. 3 kere tuzlarından arınana kadar suyun altında yıkadım. Daha sonra iç malzemenin hazırlıkları başladım. Pirinç unu, su ve bir tatlı kaşığı şekeri ocakta pişirdim. Baloncuk yapmaya başladığında altını kapattım. Bu muhallebinin içine yarım su bardağı pul biber ekledim. Rondoda sarımsak ve kuru soğanı incelttim. Tarifte zencefil de kullanılıyor ancak zencefil bana dokunduğu için ben kullanmamayı tercih ettim. Doğrama tahtasında pırasaları ince ince kıydım. Taze soğanları iki cm boyunda kestim. Mantara alerjim olduğu için mantar da kullanmadım. Bendeki 3 adet japon turbunun kalın olanını kaktugi için kullanmıştım. Diğer ikisi havuç kadar olduğundan onları kibrit çöpü şeklinde doğradım. Lale Hanım havuç kullanmış, ben kullanmadım. Balık suyu da opsiyonel bir seçenek (her yerde bulmak mümkün değil zaten). Zira Koreliler de her zaman kullanmıyorlar. Damak zevkinize kalmış. Doğradığım sebzeleri muhallebinin içine ekledim. İyice karıştırdım. Marulların arasına ve sonrada üstüne bu iç malzemeyi boca ettim. Artan iç malzemeyi de küp küp doğradığım turp ile karıştırdım. Şu an  kimchim ve kaktugim saklama kutularının içinde oda sıcaklığında fermente olmayı bekliyorlar. Bir iki gün bu şekilde bekleyeceklermiş. Daha sonra buzdolabına alıp istediğimiz zaman yiyebiliyormuşuz. Uykuya yatırdığım Kimchim ve Kaktugim şu şekildeler:

Kimchi:


(iç malzemeden de üst kısma eklediğim için fotoğrafta iki parçayı ayırt etmek biraz zor oluyor)

Kaktugi:



İç malzemeyi yaparken arada tadına baktım ve oldukça acı idi. Acı ile arası gayet iyi olan biri olarak şu anki halinden memnunum. Servise hazır hale geldiğinde sonucu ve yorumumu da paylaşacağım bir aksilik olmaz ise.

Not: Gerekli malzemelere bir adette abla ekleyelim lütfen. Sonrasında oluşan bulaşıkları yıkamakta ve mutfağı temizlemekte çok faydası oluyor çünkü :D

15 Şubat 2012 Çarşamba

Yalnız Değilim / Yalnız Değilsiniz

Başlığa bakıpta dramatik bir şeylerden bahsedeceğimi ya da felsefe yapacağımı düşünmeyin. Kısacası başlığa bakıpta aldanmayın :P
Kırtasiye çılgınlığı konusunda yalnız olmadığımı blogları ziyaret ederken daha iyi anladım. Serrose ve OnTheRoad'un bloglarını okuduktan sonra yalnız olmadığımı biliyordum artık

 Lisans eğitimim sırasında bu kadar çok şeye para vermeyi normal karşılardım. İhtiyaç gereği der içim sızlamadan bütçem yetttiğince satın alırdım. Yüksek lisans döneminde de aynı rahatlığı yaşadım sayılır. Doktorada iken (bir süre önce kendi isteğimle bıraktım kendilerini) bile hâlâ simli kalemler cazip geldiğinde bende bir gariplik olduğunu daha iyi anladım. Yaş 30 oldu ve kırtasiye malzemeleri satan bir yere girdiğimde sahibinin olmadığı bir kasaba girmiş kedi gibi gözlerim parlıyor. Son dönemlerde neler almışım? Sevincime nasıl sevinç katmışım bakalım :


Bunlar benim simli kalemlerim oluyor. Okulların açıldığı dönemde BİM ve A101'in kampanyalarını takip ediyorum. Oralara da çok uygun fiyata kırtasiye malzemeleri geliyor. Bir de olmazsa olmaz fosforlu kalemler var. En son NT'ye gittiğimde bir şeyi öğrenmekte çok geç kaldığımı fark ettim. Faber Castell gibi fosforlu kalemler (Bknz.2)  için boyalar satıldığını bilmiyordum. NT'de rengarenk fosforlu kalem boyalarını görünce bu zamana kadar bitti diye attığım kalemler için oldukça üzüldüm. 1 numara acayip kullanışlı bir kalem bu arada. İki taraflı. Elimde bir tek bu kaldı maalesef. Diğerleri bitti :(


Kalemlerden devam ediyoruz madem, çizim kalemlerimden ve fırçalarımdan da bahsetmezsem üzülürler sonra. Manga, kara kalem - efendime söyliim karikatür çizmeye çalışırken bunlar yardımcı oluyor bana. Resim yaparken kullandığım diğer boya ve malzemelerim şunlar:

14 Şubat 2012 Salı

Sevgililer Günü ile Yakından Uzaktan Alakası Yok (Demiyorum)

WongFu Production'ın kurucusu 3 Tayvan asıllı (kısaca Çinli işte) arkadaşın ( Ted, "Wesley" ve Philip) videolarını severek seyrettiğimden bahsetmiştim. Uzun uzadıya tanıtmayacağım onları. Bugünün anlam ve önemine hitaben bir video yapmışlar evlenen arkadaşlarına. Bayan Taipe'den, beyefendi de Los Angeles'tan. 5 yıl böyle idare etmişler. Sevgilerini sürdürmüşler. Tamamına da erdirmişler :D. Videodaki fotoğraf listesi çok sempatik geldi. Sizlerle de paylaşmak istedim. Videonun bir bölümünde kıyısından köşesinden Ted de görünüyor. Kızın fotosunu çekiyor. Fotoğraflar amaçlarına ulaşmış. Sonuç hoşuma gitti. İşte günün videosu:


Mutsuz Macarlar :)))

Dünya'daki insanlar ne kadar mutlu? Bu habere internette rastladım. En mutsuz toplum Macarlar imiş. Arkasından G. Kore geliyor. Kore'de intihar oranlarının neden bu kadar yüksek olduğunu daha iyi anlayabiliyorum şimdi. Biz oldukça mutlu sayılıyormuşuz toplum olarak :) Şükür halimize.
Dünya 2007'den bu yana daha mutlu bir hale gelmiş. O zamandan bu yana da mutluluk katsayısı artan ülkelerin başında da biz geliyormuşuz:

Haberin tamamını görmek isteyenler aşağıdaki linke tıklayabilirler:
http://www.portfolio.hu/en/economy/hungary_is_the_worlds_most_unhappy_country.23776.html#.TzmRNJdze_F.facebook

Not: Hemen belirteyim efendim. Başlıktaki gülen surat Macarların haline sevindiğim anlamına gelmiyor. Tamamen haberi ilginç bulduğum için böyle bir ifade kullandım.

8 Şubat 2012 Çarşamba

Ünlülere Yeni İsim

Gerek televizyonda gerek bilgisayarda film, dizi ve programları seyrederken bir şeyi fark ettik. Ablamla izlediğimiz yapımdaki ünlünün adını birbirimize hatırlatmak için bir sürü isim takmışız. Gerek kiminin adını hatırlamakta sorun yaşamamızdan gerekse birimizin hatırladığını diğerimizin hatırlamamasından kelli değişik isimler üretmişiz. En çok güldüğümüz isim, "beyaz şeytan". Mei Chan'ın Kahyası'nı seyretti iseniz hatırlayacaksınız. Orada Shinobu isimli uşağı canlandıran Osamu Mukai :

Tabi dizideki hali şu şekilde idi :
Birde artık adını bir türlü değiştiremediğimiz ajushi var. Yani Seon Gyun Lee. Coffee Prince'teki rolü yüzünden adı artık ajushi olarak kaldı:


Diğer bir oyuncumuzun lakabı ise "sivri şeylerden korkan adam". Ne alaka demeyin. Bahsettiğim kişi Lee Dong Wook:

Choegangnomaenseu ( The Perfect Couple) filmindeki fobisi yüzünden adı bizde bir süre bu şekilde kalmıştı.

Ryan Reynolds'ın adı ise dilimizde uzun süre "Pizza Guy" olarak kalmıştı (Bknz. Two Guys, a Girl and a Pizza Place).

Aslında liste oldukça uzun. Filancadaki salak kız. Bilmem neredeki aptal çocuk. Fakat bu saatte aklıma bu kadarı geldi. Belki edit yapıp daha sonra yenilerini eklerim.

-Şimdilik bu kadar Huston :P

1 Şubat 2012 Çarşamba

Yeni Arayüze Merhaba

Önceki arayüzüm gümledi :'((( Siyah ünlemlerle dolmuştu sayfam :(

Gördüğünüz üzere son hali bu. Mor sevdamdan kelli böyle bir arayüz oluşturdum. Fazla uğraşamadım açıkçası.

Bu arada şu an acayip kar yağıyooooooooor ^'^'^'^'^'^'^'^'^'^
Sıkı giyinmeyi unutmayın. Allah (cc)  dışarıdakilerin yardımcısı olsun. Dün annemle pazara uğradık. Fazla vakit geçirmememize rağmen üşüdük. Bir de sabahtan akşama orada satış yapmaya çalışan pazarcıların halini düşünün. Para kazanmak, geçinmek gerçekten zor iş. Rab'bim herkese hayırlı rızk nasip etsin inşaAllah :)