BBC for Ingrate English Language
Maybe you are a person like me who always forget what a lot of english words mean, too. I am neither good nor bad at english language. I hope it helps you with improving your english. Here is BBC :
http://www.bbc.co.uk/worldservice/learningenglish/
For the other languages to learn :
http://www.bbc.co.uk/worldservice/languages/index.shtml
İngilizceyi ciddi şekilde öğrenmeye başlama mecburiyetim üniversite ile olmuştu. İlk yılımız İngilizce hazırlık idi çünkü. Ciddi şekilde derken aslında gerçekten de ciddi şekilde başladığım söylenemez. Sadece orta okul ve lisede edindiğim İngilizce fobisini atlatmama yardımcı olmuştu o kadar. Lisans son senemde yüksek lisans eğitimi için dil seviyemi geliştirmem gerektiğini bildiğimden o dönem her hafta sonu Bursa TÖMER yolları taştan sen çıkardın beni beni baştan türküsünü söyler oldum. Toplam 12 kur olan kursa altıncı kurdan başlamıştım. Kursun iyi yönleri de oldu kötü yönleri de oldu. Gerek bazı hocaları gerek bazı öğrencileri yüzünden. Ama Fen Bilimleri enstitüsünün yüksek lisans dil sınavından 86 almam için yeterli geldiğini söyleyebilirim. Sınavdan sonra yabancı dil konusunda bir rehavete kapıldım çoğu kişi gibi. Kursların avantajı sınav konusunda. Ancak günlük yaşamda ya da gideceğiniz yabancı ülkelerde o kadar faydası olduğunu düşünmüyorum. Burada eleştiriyi yine kişinin kendisine yani kendime yapıyorum çünkü kendimi geliştirmek için bir şey yapmadım. Bu da kelimeleri sadece sınav gününe kadar hatırlamama neden oldu. Ardından da unutulan bazı kalıplara. Unutmak diyorum çünkü İngilizce'de benim için en büyük zoruluk Türkçe'de İngilizce'ye yapılan çeviri. Bir çoğumuzun problemi sanırım. Gördüğümüz İngilizce metni Türkçe'ye çevirmekte pek problem yaşamayız ancak sıra bizim cümle kurmamıza gelince basit ifadelerle işi halletmeye çalışırız. Oysa İngilizce'sini gördüğümüzde " tabi ya bu böyle daha güzel ifade ediliyor" diyebiliyoruz. Ama benim kurduğum cümleler öyle olmuyor. Ya da yabancı arkadaşlarım seri şekilde konuşurken benim düşüne düşüne konuşmam yine benim fluent olmadığımı anlamamı sağlıyor. İngilizce anladığımı düşünürdüm ancak etkili şekilde kullanamıyor isem bu yine çokta iyi anlamadığım anlamına geliyor. Maalesef kafama ancak doktora yaparken dank etmişti.
Lafı biraz uzatmış olsam da asıl soruma gelmek istiyorum:
Kendi kendime nasıl gelişebilir ve yeni kelimeler ifadeler öğrenebilirim?
Şu an yurt dışına gitme şansım yok. Kitaplar ve setler ucuz değil. Benim tercihim BBC web sitesi oldu.
Öncelikle İngilizce öğrenmeye yeni başladı iseniz sitenin bu bölümünün size başlangıç olarak yardım edeceğini düşünüyorum:
http://www.bbc.co.uk/turkish/specials/2222_phrase_a_minute/
27 Kasım 2011 Pazar
16 Kasım 2011 Çarşamba
Watashi ga Renai Dekinai Riyuu (2011)
Watashi ga Ren'ai Dekinai Riyû (2011)
- Title: 私が恋愛できない理由
- Title (romaji): Watashi ga Renai Dekinai Riyuu
- Format: Renzoku
- Genre: Romance
- Episodes: TBA
- Broadcast network: Fuji TV
- Broadcast period: 2011-Oct-17 start
- Air time: Monday 21:00
- Theme song: TBA
Fujii Emi(Karina) eski erkek arkadaşını unutamayan bir bayandır. Etrafta erkek Fatma gibi dolaşmanın daha rahat olduğunu düşünse de içten içe gerçek aşkı tatmak istemektedir. Ogura Saki (Yuriko Yoshitaka) aradığı işi bulmakta başarısız olmuş para kazanmak için bir barda bar kızı olarak çalışmaktadır. Her ne kadar Emi ve Mako'ya aşk konusunda sürekli akıl verse de, gerçekte kimseye aşık olamamıştır. Hanzawa Mako (Oshima) ise çok fazla ciddi ve ağırbaşlı göründüğünden erkekler tarafından sıkıcı ve soğuk bulunmaktadır, aşk girişimleri ise hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu bayanlar tesadüfen birlikte yaşamaya başlarlar ve aşk, kariyer ve evlilikle ilgili sorunlarını paylaşıp sorguladıkları bir takım halini alırlar.
Oyuncular:
Yine başıma iş aldığımı biliyorum ama çeviri yapmayı özlemişim. Uzun süredir ara vermiştim. Fakat biraz zahmetli olacağının farkındayım çünkü ingilizce altyazısı biraz problemli. Birinci bölümde Karina'nın elindeki mektupta ne yazdığı belirtilmemişti. Ekran görüntüsünü alıp Japon arkadaşlara orada ne yazdığını sormam gerekti. Ayrıca zaman ayarlarında da bazı problemler vardı ancak elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım. Umarım sizlerde severek seyredersiniz :)
Altyazıyı Sarangni'den takip edebilirsiniz :
5 Kasım 2011 Cumartesi
Google'da En Çok Aranan Kelimeler ve Dosyalarıma Veda
Nasıl geldiyse aklıma google arama motorunda google aracılığı ile en çok aratılan kelimelerin sorgusunu yaptırayım dedim. Yaptırmaz olaydım. Sonuç fecaat ile bitti maalesef. Sitenin adını hatırlamıyorum ancak seçtiğim üçüncü site idi sanırım, bir anda bilgisayarım felç oldu. Eset, bir truva atı tespit ettti.
Arkasından malumunuz, işgal edilmiş bir bilgisayarın olmazsa olmazı olan, anlamsız bir sürü uyarı penceresi açılıverdi. Sonra windows görünümlü bir uyarı penceresi bilgisayarımı scan edeceğinden harddisk ve ram'imin zarar gördüğünü söyledi. İngilizce bir uyarı idi. Bu taramayı iptal edemiyorsunuz maalesef. Kendince başladı taramaya. Temizlenemeyen dosyalar olduğu ve bunun içinde bir satın alma işlemi yapmam gerektiğine dair bir uyarı verdi. Aaaah ah. Acer Ferrari'im ilk kez teknik servis ile tanışacak dedim. Üzüldüm. Ablamın bilgisayarından bir aratma yaptım. Nasıl format atılır benim oğluşuma diye (gülmeyin, nedense bilgisayarlarımı erkek çocuğu gibi görüyorum. Bundan önceki notebook'um adı Derin idi :P). Çok şükür ki At+F10 tuş kombinasyonlarını bilgisayarın açılışında kullanarak bir fabrika ayarlarına geri dönme işlemi gerçekleştireceğimi öğrendim.
Bilgisayarımın ilk alındığı güne dönmesi yaklaşık olarak 2 saatimi aldı. Veri kaybı oldu tabi ki. İyi ki arada sırada bazı önemli datalarımı yedekliyordum da kaybım o kadar kötü olmadı. En çok fazlası ile kullanmaya başladığım opera için üzüldüm. Sık kullanılanlarım komple gitti. Chrome'a alışmaya çalışıyorum şimdilerde. Şifrelerimi de beni tanı seçeneği ile girmiş olmam nedeniyle bir çok siteye girmek için onları yeniden hatırlamak ya da hatırlattırmak zorunda kaldım. En basitinden msn şifrem de buna dahildi. Kendi cep telefon numaramı bile sorulduğunda hemen söyleyemem. Artık şifrelerimi de not alıyorum. Çünkü bunu nasıl olsa unutmam dediğim şeyleri genellikle unutuyorum. Velhasıl, bilgisayarımı kullanılabilir haline getirmem bütün günümü aldı. Hâlâ eksik programlarım var. MS Office daha kurulmadı. Artık işim düştüğünde onu da bir ara yüklerim. Özür dilerim Bill Gates. Ancak sen de windows'u verirken yanında office'i de full verse idin bu durumu bu kadar ertelemeyecek olurdum :P Sanırsam bir süre siteleri korkarak tıklayıp sonra saldım çayıra Mevlam kayıra halime geri döneceğim. Sürekli dediğim gibi, Sağlık olsun, ne yapalım" :))
Arkasından malumunuz, işgal edilmiş bir bilgisayarın olmazsa olmazı olan, anlamsız bir sürü uyarı penceresi açılıverdi. Sonra windows görünümlü bir uyarı penceresi bilgisayarımı scan edeceğinden harddisk ve ram'imin zarar gördüğünü söyledi. İngilizce bir uyarı idi. Bu taramayı iptal edemiyorsunuz maalesef. Kendince başladı taramaya. Temizlenemeyen dosyalar olduğu ve bunun içinde bir satın alma işlemi yapmam gerektiğine dair bir uyarı verdi. Aaaah ah. Acer Ferrari'im ilk kez teknik servis ile tanışacak dedim. Üzüldüm. Ablamın bilgisayarından bir aratma yaptım. Nasıl format atılır benim oğluşuma diye (gülmeyin, nedense bilgisayarlarımı erkek çocuğu gibi görüyorum. Bundan önceki notebook'um adı Derin idi :P). Çok şükür ki At+F10 tuş kombinasyonlarını bilgisayarın açılışında kullanarak bir fabrika ayarlarına geri dönme işlemi gerçekleştireceğimi öğrendim.
Bilgisayarımın ilk alındığı güne dönmesi yaklaşık olarak 2 saatimi aldı. Veri kaybı oldu tabi ki. İyi ki arada sırada bazı önemli datalarımı yedekliyordum da kaybım o kadar kötü olmadı. En çok fazlası ile kullanmaya başladığım opera için üzüldüm. Sık kullanılanlarım komple gitti. Chrome'a alışmaya çalışıyorum şimdilerde. Şifrelerimi de beni tanı seçeneği ile girmiş olmam nedeniyle bir çok siteye girmek için onları yeniden hatırlamak ya da hatırlattırmak zorunda kaldım. En basitinden msn şifrem de buna dahildi. Kendi cep telefon numaramı bile sorulduğunda hemen söyleyemem. Artık şifrelerimi de not alıyorum. Çünkü bunu nasıl olsa unutmam dediğim şeyleri genellikle unutuyorum. Velhasıl, bilgisayarımı kullanılabilir haline getirmem bütün günümü aldı. Hâlâ eksik programlarım var. MS Office daha kurulmadı. Artık işim düştüğünde onu da bir ara yüklerim. Özür dilerim Bill Gates. Ancak sen de windows'u verirken yanında office'i de full verse idin bu durumu bu kadar ertelemeyecek olurdum :P Sanırsam bir süre siteleri korkarak tıklayıp sonra saldım çayıra Mevlam kayıra halime geri döneceğim. Sürekli dediğim gibi, Sağlık olsun, ne yapalım" :))
2 Kasım 2011 Çarşamba
Tayland ve Fatmagül'ün Suçu Ne?
Başlık size biraz garip gelmiş olabilir. Zira, ilk başlarda bu durum bana da garip gelmişti. İnternette Tayland'lı bir arkadaşla tanışmıştım bir süre önce. Bir kaç Türkçe kelime biliyordu ve Türkiye hakkındaki bilgisi oldukça iyiydi. Türkiye'deki çılgın Asya fanlarını görünce bir Asyalının bize bu kadar meraklı olması tuhaf geliyordu tabi ki. Ama asıl şaşırtıcı olan bundan sonrası idi. Kız, dizilerimizi izliyormuş. Favori dizileri, Aşk-ı Memnu, Asi ve şu aralar ise Fatmagül'ün suçu ne. Beren Saat ve Tuba Büyüküstün hayranı olmuş bu vesile ile. Ama Beren'e olan aşkı daha fazla. aşırı derecede seviyor. Dizileri ne ingilizce ne de Türkçe altyazı ile seyrediyor. Fatmagül'ü internetten bir gün gecikme ile seyrettiği için böyle bir durumun olmaması da çok normal tabi ki. Asıl can alıcı nokta ben Fatmagül'ü seyretmezken dizideki bütün karakterleri ve gelişen olayları bu arkadaştan öğrendim. Bazı isimleri ve kelimeleri yanlış algılamış olsa da konuya düşündüğünüzden çok fazla hakim. Erdur dediği kişi Erdoğan imiş. Sonradan anladım. Arada diziye bakıyorum sayesinde ne yalan söyliyeyim. Çünkü seyrettiklerini gereğinden fazla iyi anlaması beni çok şaşırtmıştı. Baş düşmanımız Mukaddes ve Yaşaran ailesi imiş. Onlardan nefret ediyor. Sayesinde kim olduklarını öğrendim. Mustafa'yı da sevmiyor. Fatmagül'ün eski nişanlısı imiş. O da şimdilerde Asu isimli karakter ile evli. Engin Akyürek', beğendiğim bir oyuncu olduğu için onun canlandırdığı karakter olan Kerim'i zaten biliyordum. Ama Fatmagül ile aralarındaki yakınlık çok arttığı için ondan da nefret ediyor. Beren'i kimse ile paylaşamıyor çünkü XD Meltem bir bölümde deffuu deffuu diye bağırıyormuş babasına (adam öldüğü için dizide namevcut şu an hahahah). Tabi seyretmemiş olsamda burda kastedilenin DEFOL olduğunu algılamak zor olmadı benim için. Kelimenin doğru halini ingilizce olarak açıkladım ona. Dizide bir de mektup olayı vardı ki akıllara ziyan. Kerim karakterini büyütmüş olan Meryem (Sumru Yavrucak) karakterinin bu mektupla ilgili durumunu bana özetleyiverdi. Her şey söylediği gibi çıktı (Sonradan dizi özetine baktığım için doğru olduğunu biliyorum). Ne kız ama.
Türk erkeklerini pek beğenmiyor (Kıvanç Tatlıtuğ ve diğer ünlü erkek oyuncularımız da buna dahil). Beğendiği erkekleri de ben beğenmiyorum ama :D Bangkok'ta sanat tarihi okuyor. Tabi onlarda eğitim sistemi farklı olduğu için daha yeni tatile çıktılar. Bir de sel felaketi var malumunuz. Şu an durumu gayet iyi ama Bangkok'ta rehin kaldı maalesef. Evine dönemiyor, yollar kapandığı için. Mahsur kalmadan önce bir mektup yollamıştı. Bana ulaşması iki hafta sürdü tabi ki. "Wat Arun Rajwararam" denilen kaldığı yerin yakınlarında turistlerin çok rağbet ettiği bir tapınağın akşam vakti ışıklandırılmış fotoğrafını çekip göndermiş.
Güzel bir kare yakalamak için 10 tane çekim yapması gerekmiş. Mektubunu da okunaklı yazmak için 20 kere filan karalamış sanırım(doğal olarak latin alfabesinin yazımında başarılı olmadığını düşünüyor, ama bence gayet okunaklı idi). İslam ve Türk kültürü hakkında oldukça bilgili olması hoşuma gidiyor. Okuduğu bölümün bu duruma etkisi büyük tabi ki. Buradaki camiileri çok beğeniyor. Videolu chat görüşmemizde bu konudaki ders notlarını göstermişti. Bir keresinde de kelime-i tevhid getirdi, bak ne biliyorum diyerek :)))) Besmele çekmeyi de biliyor. Ailesi budistmiş ancak kendisi daha inancına karar verememiş. Umarım müslüman olur. Türkiye ile ilgili sevdiği diğer şeyde her yabancı gibi tabi ki mutfağımız. Yemek konusu açıldı mı iki lafından biri kebap oluyor. Maraş dondurmasını bilmiyordu, onu da öğrettim tam oldu. Bir de bana bacım, şekerim ve canım diye hitap ediyor. Onay sözcüğü olarakta Tamam veya Tamma diyor ( hahahaha). Hayali bir gün Türkiye'ye gelmek...
Türk erkeklerini pek beğenmiyor (Kıvanç Tatlıtuğ ve diğer ünlü erkek oyuncularımız da buna dahil). Beğendiği erkekleri de ben beğenmiyorum ama :D Bangkok'ta sanat tarihi okuyor. Tabi onlarda eğitim sistemi farklı olduğu için daha yeni tatile çıktılar. Bir de sel felaketi var malumunuz. Şu an durumu gayet iyi ama Bangkok'ta rehin kaldı maalesef. Evine dönemiyor, yollar kapandığı için. Mahsur kalmadan önce bir mektup yollamıştı. Bana ulaşması iki hafta sürdü tabi ki. "Wat Arun Rajwararam" denilen kaldığı yerin yakınlarında turistlerin çok rağbet ettiği bir tapınağın akşam vakti ışıklandırılmış fotoğrafını çekip göndermiş.
Güzel bir kare yakalamak için 10 tane çekim yapması gerekmiş. Mektubunu da okunaklı yazmak için 20 kere filan karalamış sanırım(doğal olarak latin alfabesinin yazımında başarılı olmadığını düşünüyor, ama bence gayet okunaklı idi). İslam ve Türk kültürü hakkında oldukça bilgili olması hoşuma gidiyor. Okuduğu bölümün bu duruma etkisi büyük tabi ki. Buradaki camiileri çok beğeniyor. Videolu chat görüşmemizde bu konudaki ders notlarını göstermişti. Bir keresinde de kelime-i tevhid getirdi, bak ne biliyorum diyerek :)))) Besmele çekmeyi de biliyor. Ailesi budistmiş ancak kendisi daha inancına karar verememiş. Umarım müslüman olur. Türkiye ile ilgili sevdiği diğer şeyde her yabancı gibi tabi ki mutfağımız. Yemek konusu açıldı mı iki lafından biri kebap oluyor. Maraş dondurmasını bilmiyordu, onu da öğrettim tam oldu. Bir de bana bacım, şekerim ve canım diye hitap ediyor. Onay sözcüğü olarakta Tamam veya Tamma diyor ( hahahaha). Hayali bir gün Türkiye'ye gelmek...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)