18 Mart 2012 Pazar

İlk Mim


Blog yazmaya başladıktan sonra ziyaret ettiğim sitelerde bir mim kavramı almış başını gidiyordu. O zamanlar "nedir bu mim yahu?" demiştim. Bilmiyordum ne olduğunu. Bu süre içinde mimlenmedim zaten. Gerek blogumun yaşından gerekte şu anki takipçi sayımdan neden böyle bir şeyin olmadığını anlayabilirsiniz sanırım. Gerekli açıklamayı yaptıktan sonra konumuza dönebiliriz. Sevgili OnTheRoad mimlediğini haber verdi. İlk mim olduğundan sıkıcı olabilirim ya da cevapları fazla uzatmış olabilirim. Bu yüzden en başından uyarmış olayım sizleri. Huzurlarınızda ilk mime cevap veriyorum:



1. Kendini seviyor musun?

Çok şükür ki seviyorum kendimi. Hatta kendimi sevmeyi de seviyorum. Megolamanlık değil bu. Kötü taraflarının farkına varıp, onları gerektiği şekilde kabullenip kompleksiz olmanı sağlar bu durum bana göre. Mevcut hataları düzeltmekte daha kolay olur. Kendini sevip, kendinle barışık olduğun sürece iletişimde bulunduğun insanlara karşı daha anlayışlı olursun hem. Ama çok anlayışlı bir insan mıyım diye sorarsanız eğer, yok efendim, % 100 anlayışlı sayılmam.


2. Yapmaktan hoşlandığın şeyler?



"Öğrenmek" bu soruyu özetleyebilecek en doğru cevap sanırım. Yabancı dillere karşı ilgim olduğundan başka ülkelerden insanlarla tanışmayı çok severim.  Okumak, gezmek, film seyretmek, fotoğraf çekmek, konuşmak, resim yapmak ve yazmak en sevdiğim şeyler. El becerisine dayalı işler de ilgi alanıma girer. Sonuçta bu saydıklarımın hepsi öğrenmeyi gerektiriyor.

Ah bir de yoğun geçen günlerin ardından evde aylak aylak vakit geçirip, bu durumun tadını çıkarmayı da çok severim (bu durumda da evin değerini daha iyi öğreniyorsun XD).

3. Hedeflerin nelerdir?


 Aslında lise ve üniversite lisans dönemindeki hedeflerimin çoğuna ulaştım. Hedeflerimden biri akademisyenlik idi. Üniversitede ders verip doktora yaparken artık mutlu olmadığımı anlayınca sonraki hedefim tüm bunları bırakmak oldu. Şimdiki hedeflerim gereksiz yere yıpranmadan güzel paralar kazanıp Türkiye'yi ve dünyayı gezmek.

4. Nefret ettiğin şeyler? 

Nefret ettiğim demeyelim de sevmediğim şeyler diyelim buna. Nefret kelimesini pek sevmiyorum çünkü. Nefret içeren duygular taşıyıp, but türde sözler kullandığımda bir pişmanlık alır beni.

Sıkıntısını derdini uzun uzadıya benimle sıkça paylaşıp, iş beni dinlemeye geldiğinde daha lafın başında
-Boş ver canım, takma kafana
diye lafa girip konuyu anında geçiştiren insanlar ( dur bir içimi dökeyim rahatlayayım değil mi ama?).
Kişilerin arkalarından konuşup yüzlerine canım cicim diyen tipler.
Başkalarının sırrını ya da ayıbını gelip bana anlatan kişiler.
Otobüste ya da minibüste yanıma oturan kişinin yayılıp, hareketlerine dikkat etmeyip sürekli bana sürtünmesi.
Geç kalkmak.
Geç kalmak.

5. İlham aldığın kişiler?

İlham aldığım, imrendiğim kişilerin sayısı fazla aslında. İlk başta aklıma gelenler şunlar:
Yazar ve şairlerden: Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Beyazıt Akman, Paulo Coelho,
Ressamlardan Vincent Van Gogh
İş dünyasındaki isimlerden başarı öykülerini çok sevdiğim, takdir ettiğim: Temel Kotil, Hüsnü Özyeğin, Süreyya Ciliv.

6. Favori şarkıların, filmlerin, kitapların nelerdir?

Maroon 5, Black Eyed Peas, Alica Keys, Far East Movement  ve Usher şarkılarını severim. Natacha Atlas'tan Gafsa, 2PM'den Don't Know If She Might Come Back (돌아올지도 몰라), Miyavi'den A-ha, One Way'den Rainy Day, Mucize Nağmeler albümünden Nev'in Kimseye Etmem Şikayet'i.

Filmler: "Flipped", "Fight Club", "Primal Fear", "The Good, The Bed, The Weird", "Bin-Jip", "Ima, ai ni yukimasu", "My Name is Khan", Ice Age şu an aklıma gelenler.

Kitaplar: Mehmed Niyazi- Çanakkale Mahşeri, Necip Fazıl Kısakürek-Çöle İnen Nur, Clive Cussler-Atlantis Bulundu, Grange- Kurtlar İmparatorluğu, Beyazıt Akman- Dünya'nın İlk Günü, Selman Kayabaşı-Teşkilat,  geçte olsa düzenli kitap okuma alışkanlığını lisede iken kazanmama sebep olan Paulo Coelho-Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım, Deli Fişek.

7. Birisinin yazdığı ölüm notunu bulmuş olsaydın ne yapardın?


Kendimi iyi hissetmeyeceğim kesin. Başkasına söylesem mi yoksa söylemesem mi diye düşünürdüm ayrıca.
edit: diğer bloglarda görüp anladım ki aslında burada bahsedilen ölüm notu death note imiş. Dokunmadan yakardım herhalde çünkü bir shinigami görmek istemem.

8. Kendini tek bir cümleyle anlatabilir misin?

Başkalarını bile tek cümleyle anlatamazken kendimi sanırım bu şekilde hiç anlatamam. Şöyle misin böyle misin diye sorulmadan kendimi kolay kolay anlatmam zaten. Genelde başkalarını tanımak için ilk andan itibaren çok gözlem yapmaya çalıştığımdan sanırım insanların da benim hakkımda bilgi sahibi olmaları için onlardan gözlem yapmalarını beklerim. Ancak hakkımda biraz bilgi sahip olmak isteyenler için, "yeri geldiğinde ukala olma özelliğini bünyesinde barındıran ve sağır duymaz uydurur odaklı  hata yapma potansiyeline sahip biri olduğumu söyleyebilirim.

Şimdi de benim birilerini mimlemem gerekiyor sanırım :) Bu mimlere daha önce kimlerin cevap verdiğini bilemediğimden, bir de mime cevap verip vermeyeceğini bilmediğimden bloglarına yorum yazdığım bir kaç arkadaşı seçiyorum:
Berre, Güven T. Serrose, Neo, İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ, Huzursuz Ruhumgüzzi ve bez_cadıları.
Bu yazıyı buraya kadar okuyabildiyseniz ve böyle bir mime cevap vermedim diyorsanız eğer, sıra sizde :)


1 yorum:

  1. boşver canım takma kafana..
    bu cümle kadar can sıkıcı bir şey yok heralde. Yapmam gerekeni söylemek yerine gerçekten dinlemesi ve susması bile insanı rahatır aslında. Onu söylüyorsan hiçbir şey söyleme daha iyi.
    Seni daha yakında tanımış olduk. teşekkürler cevaplar için :)

    YanıtlaSil